Yazılmalıydı
Yazılmalıydı. Yaşamıştım, yaşanmıştı ve yaşanmamalıydı bir kez daha. Tanık olmuştuk. Belki de bilmeden. Yürürken, dolaşırken, adımlarken kentin sokaklarını; bazen bir köşebaşında, bazen bir araçta, bazen de bir kahvehanede karşılaştık onunla. Onlarla.
Bir gün yanıbaşında biri vardı. Bir başka gün bir başkası. Bir başka gün tek başınaydılar. Yalnız, düşünceli, şen, hızlı adımlı, bir yerden bir başka yere yetişmenin telaşı ile dolu. Ve umutluydular... Omo kutularında, çay paketlerinde, oyuncak ambalajlarında, klasör aralarında taşırlardı umutlarını. Umutları küçük, ince kağıtlarda rengarenk harflerle yazılmış; umutları bilimi, ışığı, bugünü getirdi bizlere.